İki
kutu hap almıştı. Hem de avuç avuç yutmuştu hepsini. En son hatırladığı şey
buydu. Gözünü açtığında ise bu hastane odasındaydı, hala yaşadığına
inanmıyordu. Onu kim buraya getirmişti bilmiyordu. Bir süre öylece yattı.
Ardından odaya en yakın arkadaşı Buğlem girdi. Gözleri kıpkırmızıydı ve
sevgiyle bakıyordu:
-Bitanem?
İyi misin?
-Ben
iyiyim. Kim getirdi beni buraya?
-Beril
abla getirmiş.
-Ablam
mı? O nerede şimdi?
-İyi
merak etme, dışarıda oturuyor. Uyanmanı bekliyorduk...
Ecmel
meraklandı:
-Nasıl
peki? Ablam neden gelmiş ki bana?
-Sen
aramışsın ya, hatırlamıyor musun?
-Hayır,
en son hatırladığım şey...
Sustu
Ecmel, telefonunu istedi acele acele Buğlem'den. Ne yapacağını sordu Buğlem
ancak Ecmel cevap vermedi. Onun çantasındaydı telefon, çıkarıp Ecmel'e uzattı.
Ekrana baktı, onu arayan yoktu. Kızgınlıkla Buğlem'e döndü:
-Neden
Eymen'in telefonlarını açmadınız?
-Eymen
mi aramış? Ben duymadım.
-Nasıl
duymazsın? Bak hem de kaç kez aramış!
-Ver
bakayım.
Telefonu
ona uzattı, kafasını kaldırıp hayretle baktı.
-Tatlım,
Eymen hiç aramamış ki.
-Nasıl
aramamış ya dalga mı geçiyorsun?
Durdu
Buğlem, düşündü telefonda hiç cevapsız yoktu. Eski de olamazdı. Eymen ile Ecmel
ayrılalı aylar olmuştu, bir seneye yaklaşmıştı. Eski cevapsızları şimdi görecek
hali yoktu ya! Neler oluyordu Ecmel'e? Görmek istediğin görmüştü galiba, hiçbir
şey demedi.
-Ecmel,
neden yaptın bunu?
-Çünkü
Eymen aradı, kavga ettik onunla. Yurt dışına gideceğim çalışmaya dedi.
Şirketten teklif gelmişmiş. Oysa daha yeni evlenme teklifi etmişti bana. Nasıl
bırakıp gidecekti şimdi?
-Ecmel
iyi misin? Ne evlenme teklifi ne araması ne kavgası? Eymen seni terk edeli
aylar oldu. Her şeye yeniden mi başlıyoruz? Bunu atlattığını düşünüyordum.
Omuz
silkti Ecmel. Umursamıyordu Buğlem,
kıskanıyordu bile belki onu. Bu sırada Buğlem dışarı çıktı. Beril'i buldu ve
olanı biteni ona anlattı. O ablasıydı ne de olsa, daha iyi anlayabilirdi.
-Buğlem,
Ecmel günlerdir evden çıkmıyormuş. İşe de gitmiyormuş, ben bunalım halleri diye
üstüne gitmedim. Siz de görüşmediniz mi?
-Hayır
abla, biraz kafa dinlemek istediğini söyledi. Ben de toparladığını düşündüm
açıkçası.
-Bunları
kafasında kurmuş olabilir mi?
O
sırada koşa koşa odadan çıktı Ecmel, telefon elindeydi. Gülüyordu, kahkahalarla
gülüyordu. Buğlem de Beril de koşup onu kucakladılar, ne olduğunu sordular.
Telefonu uzattı "Eymen beni çağırıyor, neden hastalandın diye dalga
geçiyor şuna bir şey deyin" dedi. Beril aldı telefonu ve santralin sesini
duydu "aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor..."
Gözleri
doldu Beril'in, sarıldı kardeşine ve odasına götürdü yavaşça. Yatırdı ve
hıçkırıklarını dinledi. "Eymen gelecek, gelecek biliyorum" diyordu
kardeşi...
Sessizce
çıktı odadan kapıyı kapattı ve çöktü öylece olduğu yere. Aklını yitirmişti
kardeşi, bir aşk uğruna aklını yitirmişti... Sadece 2 ay önce babalarını
kaybetmişlerdi. Ecmel o sırada Eymen'in yanında olmasını çok istemişti fakat
ulaşamamışlardı Eymen'e. Yurt dışına gitmişti o çünkü. Ecmel'i de bu yüzden
bırakmıştı. Kimse ulaşamıyordu ona. Aylarca çektiği o acıyı babasının acısına
katıp yeniden yaşamıştı kardeşi. Zor olacağını biliyordu, 3 senelik bir ilişki
Ecmel'in her şeyini bağladığı o ilişki birdenbire bitmişti. İlk başta oldukça
güçlüydü ancak zaman geçtikçe kötüleşmeye başladı. Herkesi iyi olduğuna
inandırdığı anda da intihara kalkıştı. Derin düşüncelere dalmışken Buğlem geldi
yanına, sarıldı ona sımsıkı. "Ecmel iyi değil, hiç iyi değil" diye
fısıldadı hıçkırıklarının arasından...
Saatler
geçti, sabah olmak üzereydi. Buğlem tekrar girdi Ecmel'in odasına, uyuyordu. Öyle
masum öyle güzel görünüyordu ki. Saçlarını okşadı en yakın arkadaşının, güzel
yüzünü seyretti uzun uzun. Sonra çıkmak üzereyken uyandı Ecmel.
"Eymen!" dedi heyecanla. Buğlem gözleri dolu dolu döndü arkadaşına,
"ben buradayım meleğim" dedi.
"Eymen
geldi mi?"
Zor
tutuyordu gözbebeklerindeki yaşları Buğlem. "Gelmedi Ecmel, Eymen
gelmeyecek" diye çıkıştı. Birilerinin ona gerçeği göstermesi gerekiyordu
artık. Çocukluktu bu yaptığı, onları görmezden geliyordu. Sustu Ecmel, uzun
uzun daldı uzaklara. Sonra dudaklarından birkaç cümle döküldü.
-Ben
ölüyordum, o hapları yuttum sonra ölmeye yattım. Bir daha asla nefes
alamayacağımı düşünüyordum. Sonra bir ses duydum. Onun sesi, "kalk
sevdiğim" dedi bana. "Kalk ve iyileş, sana bir şey olmasın"
Eymen'di bu. Önce hayal görüyorum sandım, sonra elini uzattı bana,
"git" dedi, "buralar sana göre değil" ardından telefonu
alıp birini aradı, ama hiç konuşmadı sonra da uzaklaştı. Beni o kurtardı, o
yüzden biliyorum ki gelecek.
Buğlem
dinleyemedi daha fazla, koridora çıkıp Eymen'i aradı. Fakat telefonu kapalıydı,
Eymen'in yakın arkadaşlarından Can'ın numarasını buldu Ecmel'in telefonundan.
Onu aradı ardından, uzun çalışlar sonucu açıldı telefon.
-Can?
-Efendim?
-Buğlem
ben, Ecmel'in arkadaşı. Eymen nerede? Ecmel hiç iyi değil, hastanedeyiz.
-Buğlem,
Eymen...
-Nolmuş
Eymen'e?
-Buğlem
Eymen'i kaybettik biz. 4 gün oldu, duymadınız mı? Zaten hastaydı o, uzun
zamandır uğraşıyordu. Gerçi Ecmel'in duymasını istememişti, yurt dışında
biliyordunuz değil mi?
-Ben
ben bunu bilmiyordum, tamam tamam sağol. Başımız sağolsun...
-Sağolasın...
Buğlem
ne yapacağını bilmiyordu. Bu nasıl olurdu, bunu nasıl anlatırdı Ecmel'e, nasıl
açıklardı? Eymen bunu nasıl yapmıştı, nasıl saklamıştı aklı almıyordu.
İlişkinin sebepsiz bitişi de ortaya çıkmıştı aslında. Şimdi anlıyordu, "buralar sana göre
değil" cümlesini bile... Aslında Ecmel rüya görmemişti, belki de gerçekten
görünmüştü Eymen ona. Veda edemeden gittiği için... İyice saçmaladığını düşündü
ardından. Sonra da bunu Ecmel'e şimdi söylememeye karar verdi. Daha kötü
olabilirdi. O bunlarla boğuşurken Beril de çıkış işlemlerini halletmişti.
Birkaç saat içinde çıktılar hastaneden. Bildiklerini söylemedi Beril'e de
Ecmel'e de... Ecmel'i yatırdılar ve
ikisi de uykuya daldılar. Ecmel uyuyamıyordu, çok sürmedi Eymen'i geldi
yeniden. Ve onu olduğu yere çağırdı, kalktı Ecmel. Sessizce çıktı kapıdan,
terliklerle yürüdü bir süre. Mezarlığın kapısındaydı. Gülümsüyordu, ağır
adımlarla Eymen'in mezarını buldu. Başına oturdu ve konuşmaya başladı:
-Aslında
ben gittiğin günden beri geleceğini biliyordum, bana inanmadı kimse ama ben
hissediyordum. Sen hiç gitmemiştin ki, sadece onlar öyle görüyordu. Biliyorum
ben kıskanıyorlardı bizi. Hiç mutlu olmamı istemediler ki, hepsi kötü onların
Eymen'im. Bak ben sana geldim, kimseyi dinlemedim. Seni seyrettim, inandım ve
peşinden geldim. Sen de beni onlara bırakma, yalnız bırakma. Al yanına... Al
nolur...
Ağlıyordu
Ecmel, sanki bi uykudan uyanmıştı. Anlamıştı sanki Eymen'in yokluğunu, hiç
uyanmayacağı uykusunu görmüştü.
O
sırada evde Beril uyanmıştı ve Ecmel'e bakmak istedi, fakat Ecmel yatağında
yoktu. Koşa koşa Buğlem'e gitti:
-Buğlem
kalk, kalk nolur Ecmel yok!
-Nasıl
yok nereye gitmiş?
-Bilmiyorum
ablam bilmiyorum.
Durdu
Buğlem, anlamıştı Ecmel'in yaptığı şeyi.
-Abla
ben onu alıp geleceğim bekle sen.
-Dur
nereye ben de geliyorum!
Dinlemedi
Beril'i, koşa koşa çıktı evden taksiye bindi ve mezarlığın kapısında indi.
İçeri girdi koşarak. Oradaydı işte, orada öylece oturuyordu. Sarıp sarmaladı
arkadaşını, konuşmaya çalıştı ama nafile. Uykudan uyanmıştı Ecmel adeta.
Kızgındı Buğlem'e, sakladığını biliyor gibi kızgındı. Kucaklayıp eve götürdü.
Ardından oturup Beril'e her şeyi anlattı. Beril de oldukça şaşırmış ve
üzülmüştü elbet. Ancak ikisi de Ecmel'in bunu nerden bildiğini anlayamadılar.
Kapıları kilitlediler ve yeniden uykuya daldılar.
Kağıt
ve kalem aldı Ecmel. Her şeyi yazıp bitirecekti. Cümlesine şöyle başladı,
"Gücüm yoktu elveda demeye, ben de yazmak istedim. Affedin beni ama ben
sevdiğim erkeğin yanına gidiyorum. Hem o beni çok seviyor korur da merak
etmeyin. Zaten ben nefes almıyorum ki onsuz, hep gelecek dedim inanmadınız,
geldi işte. Beni almaya geldi, birlikte gidiyoruz. Bu kez yalnız bırakmayacağım
onu. Hiç ağlamayacağım. O beni ağlatmaz."
Ardından
bir kağıt daha aldı eline, "Günaydın sevdiğim. Uyanılmaz o uykudan uyanıp
bana geldin. Biliyorum bana gelme demiştin, buralar sana göre değil demiştin
ama ben sensiz yapamadım ki. Bu kez dinlemedim sözünü. Günaydım bitanem, zor
biliyorum bana gel demek. Ama ben seni çok seviyorum ve kimseyi dinlemeyeceğim.
Daha önce başaramadım ama bu kez geleceğim sevdiğim. Engelim yok artık çünkü
seni gördüm ben. Sen de beni affet bunu daha önce yapmadığım için. Ve bekle
beni, hep bekle..."
Bu
mektuplar onun psikolojisini de halini de anlatıyordu açıkça. 4 gün önce Eymen
öldüğünde Ecmel'e ortak arkadaşlarından biri pot kırmıştı. Bilmiyordu durumu,
sonra da her şeyi anlatmak zorunda kalmıştı. 4 gündür gidiyordu o mezara Ecmel.
Biliyordu sevdiğinin öldüğünü, ancak kabullenememişti ve hayaller görmeye
başlamıştı. Gitgide kötüye giden durumu onu ölüme sürüklemişti...
Sabah
uyandıklarında Beril ve Buğlem, Ecmel'in kesilmiş kanlı bilekleriyle
karşılaştılar. Her taraf kandı. O yazdığı mektup bile, biraz Eymen'in biraz Ecmel'in...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder