Sevilmediğimi fark ettiğimde sustum, kabullendim. Çünkü böyle
olduğunda daha mutlu hissediyordum. Ya da
daha az mutsuz. Arkamı döndüm sevgiye, aramamaya başladım. Neden diye sormadım,
sorgulamadım. Sorguladığımda içinden çıkamıyordum çünkü, kaçtım. Kaçmak kolayıma
geldi, sanki çok seviliyormuşum gibi hissetmeye çalışmak. Başlarda çok da zor
olmadı, kabullenebilirim sandım. Zamanla kaldıramadığımı fark ettim. Buz gibi
kurulan cümleler canımı yakıyordu. Ben de şaşıyordum bu kadar soğuklukta benim
canım nasıl yanabilirdi? Sonra sorgulamaya başladım, içimde. Neler oluyor diye
oturup düşünmek istedim. Böyle mutlu muyum dedim kendime. Değildim… Aşk her şey
demek değildi. Aşk sevilmediğini bile bile bir ömür geçirmek demek değildi. Aşk
onu zor durumda bırakmak, hiç değildi. İkimiz için de doğru olanı hiç
getiremedim aklıma. Hiç düşünemedim. Hep ben mutlu olmak istedim. Sadece ben. Ben.
Ben. Ve ben. Lanet ettim, bu kadar bencil oluşuma. Oysa istediğim birlikte
mutlu olabilmekti. Ama istemekle oluyor muydu? Hayır. Hiçbir zaman olmamıştı. Ben
öyle zannetmiştim.
Neden konuşmuyoruz? Neden bir şeyler paylaşmıyoruz? Neden aramızda
kocaman duvarlar var?
Çünkü bencilim.
Çünkü hak etmiyorum daha fazlasını.
Çünkü böyle olmak zorunda.
Ben bu fiilin sonuna bu olumsuzluk ekini getirdikçe.
Ben git diyemedikçe.
Dilimde hep git’me oldukça…
Bu böyle olmak zorunda…