4 Nisan 2013 Perşembe

Ebedi Uyku


20 yaşındaydım henüz, öylesine gençtim ki bu acılar için. Bu ağrılar, bu hastalık için. Önemsemiyordum, her zamanki karın ağrılarım deyip geçiştiriyordum çoğu zaman. Oysa normal değildi bu, tabii dışım öylesine mutlu öylesine umut doluydu ki konduramıyordu kimse bu durumu bana. Nihayet ağrılar dayanılmaz bir hal aldığında doktora gitmeye karar verdim. Hem çevremden gelen baskılara da dayanamıyordum artık. Yine o umursamaz tavrımla gittim hastaneye, ilk gün yalnızca muayene oldum ve birkaç test istendi. O güne yetişmediler, ertesi güne kaldı her şeyim. Yeniden buralara geleceğim için söylene söylene okula yöneldim. Arkadaşlarım sonuçları soruyordu hepsiyle dalga geçercesine cevaplar veriyordum. Ertesi gün, günlerden çarşambaydı. Öğlen uyanıp yeniden hastaneye yollandım. Testlerimi yaptırıp ultrasonumu çektirdikten sonra sonuçlar için beklemeye başladım. Kesinlikle bir şeyim olmadığından emindim. Bir saat içinde sonuçlarım çıktı ve kağıtları alıp doktorun odasına yöneldim. Kapısı çalıp içeri girdim, çok tatlı bayan bi doktor ilgilenmişti benimle. Ağrılarıma çözüm bulacağını söylemiş, açıkçası o da kötü bi şey olmadığından emin konuşmuştu. Kağıtları aldı ve birkaç dakika sessizce inceledi. Sonra suratında acı bir ifadeyle başını kaldırdı ve yaşımı sordu. Söylediğimde hafifçe gözleri doldu, ardından bekar olduğumu teyit etti. Anlam verememiştim elbette. Ve sonra bir test daha istediğini söyledi. Neden olduğunu sorduğumda emin olmak istediğini söyledi. Neyden bahsettiğini hiç anlamamıştım. Neden emin olmak istiyordu ki? Sorar gibi yüzüne baktım. Ayağa kalktı ve ağır adımlarla bana yaklaştı, masasının önündeki koltuğa oturmamı istedi ve o da karşıma oturdu.
-Bak güzelim, yumurtalıklarında kist varmış sanırım.
-Evet, ama vücudumun kendi kendine erittiğini söylemişlerdi.
-Sanırım tam öyle olmamış o, o kist şu an bi kitleye dönüşmüş ve pek iyi durumda görünmüyor.
-Nasıl yani?
-Ameliyat gerekebilir.
Hafifçe gülümsedim, daha önce yaşadığım bi durumdu.
-Olabilirim. dedim.
-Ama bi şey daha var.
-Neymiş o?
-Eğer ameliyat olursan...
-Evet?
-Ameliyat olursan, çocuk sahibi olamayabilirsin. Oysa sen daha çok genç, çok küçüksün. Yani önünde uzun yıllar var evlenip yuva kuracak evlat sahibi olacaksın.
-Tamam da, olmazsam ne olur onu söyleyin bana?
-Eğer ameliyat olmayı kabul etmezsen, bu kitle tam anlamıyla kansere dönüşecek ve seni günden güne eritecek...
İki damla gözyaşı süzüldü yanaklarıma. Nefesim düğümlenmişti. Konuşamıyordum, susamıyordum bile. Bağırmak istiyordum şu an, ama onu bile yapamıyordum.  Karşımdaki doktorun ifadesini anlatamazdım, oysa beni hiç tanımıyordu o.
-Ne yapmayı düşünüyorsun? diye sordu yeniden.
-Gitmek istiyorum. dedim ve odadan çıktım.
Kendimi zor attım dışarı, insanların hiçbirini duymuyordum, hepsi birer uğultu gibi geliyordu bana. Ağlaya ağlaya yürümeye başladım.  Ne yapacaktım ben şimdi? Nasıl bir karardı bu? Ya geleceğimden, evladımdan vazgeçecektim ya da hayatımdan. Telefonum aralıksız çalıyordu, eğer bir süre daha açmazsam kötü bir şey olmadığına inanmayacaklardı. Sesimi olabildiğince düzgün çıkarmaya çalışarak telefonu açtım.
-Canım ne oldu n'aptın, çıktı mı sonuçlar? diyordu telefondaki ses, bu en yakın arkadaşımdı.
-İyi canım iyi, merak etme. Şimdi çıktım doktorun yanından, ilaç verdi yok bi sıkıntım.
-Ohh, çok sevindim canım ya. Okula geleceksin değil mi?
-Geleceğim canım, derste görüşürüz.
Ve kapattım telefonu ardından. Daha fazla rol yapamazdım... Hıçkırarak ağlarken amaçsızca yürüyordum. Bir ara derin bir nefes alıp otobüse binmem gerektiğini düşündüm. Biraz bekledim ve gelen otobüse bindim. Dersim iki saat sonraydı bira toparlanıp öyle geçmeliydim okula. Sonra 'O' geldi aklıma. Belki de onu son kez görme isteğiyle yandı içim. Ölüme öyle yakın bulmuştum ki kendimi, hemen ona koşmak istedim... Tepkisi umurumda değildi. O beni aylar önce bırakıp gitmişti ve ben aylardır onun acısını çekiyordum. Görmeyeli de çok uzun zaman olmuştu. Adını zikretmiyordum ne zamandır evet, ama içim hala alev alevdi. Tek bir resmi, alakasız bir konuda geçen adı hatta bazen dolmuşta, yolda aldığım kokusu. Her şey yetebiliyordu onu hatırlamama. Daha fazla düşünmedim, ve onun evine en yakın yerde indim otobüsten. Ardından ağır ağır mahallesine girdim. Bu saatte evde olmama ihtimali oldukça yüksekti. Ne olursa olsun bunu deneyecektim. Apartmanın önüne geldikten sonra durdum, tekrar düşündüm. Bunu ona yapmaya ne hakkım vardı? Hiç sevmediği bir insana yalnızca hasta diye iyilik yapamazdı ya. Ona son kez sarılmak istemem daha ağır basıyordu oysa. Titreye titreye zile gitti sol elim. Ardından onun seni:
-Kim o?
Yutkundum ve sessizce kaldım, ben geldim diyemezdim. Sen kimsin derdi, ne derdim ben o halde? İkilemedi cümlesini. Kapıyı açtı, ağır ağır içeri girdim ve ardından karşı karşıya geldik. Öyle şaşkındı ki, kızgınlığını bile bastırmıştı. Başımı önüme eğdim hiçbir şey söylemeden duruyordum öylece.
-Ne oldu? dedi o ruhsuz ses tonuyla.
-Hiç, hiçbir şey dedim.
-İyi misin? diye sordu, halime bakıp.
-Değilim... Hiç iyi değilim. Ben seni son kez görmek için geldim.
-Bıktım senin son kezlerinden ben.
-Bu kez, istesem de tekrarı olmaz merak etme. Rahatsız ettiysem özür dilerim. Sadece seni görmek istedim ben. 
Ve ardından arkamı dönüp yürümeye başladım. Arkamdan seslendi ama dönmedim. Onu son görüşümdü işte her şey bitmişti. Koşa koşa oradan uzaklaştım. Ve saatlerce bi yerde oturup ağladım. Amaçsızca yürüdüm, acı çektim durdum. Kararımı vermiştim. Benim çocuklarımın babası o olmayacaksa, ben de aile falan kurmayacaktım. Kızgınlıkla değil, oldukça mantıkla verilmiş bi karardı. Hem onu kurtaracaktım kendimden, hem kendimi bu acılardan.  Telefonumu kapattım. Ameliyat falan olmayacaktım. Eve yöneldim. Anneme bi açıklama yapmam gerekiyordu. Olduğu gibi anlatamazdım elbette. Bitmek bilmeyen yol sonunda evdeydim. Anneme kısa bir açıklama yaptım, doktorun ilaç verdiğini iyi olduğumu falan söyledim. Kimseye bir şey söylemeyecektim. Sonra da yatıp sabaha kadar uyudum. Bu şekilde günler, haftalar, aylar geçirdim. Arkadaşlarıma hiçbir şey söylemiyordum, aileme de öyle. Gülümsemeye çalışıyor, iyi görünüyordum. Ancak günden güne fazlasıyla kilo kaybettim. Sorular bunalmıştım artık, herkes aşk acısı çektiğimi düşünüyordu. O'nun ise benden hiç haberi olmadı. Bir daha karşısına çıkmadım. Bir gece, ağrılarımın dayanılmaz olduğu bir gece ölümü yanı başımda hissettim. Ve oturup ona sayfalarca yazı yazdım. Her şeyi anlattım, içimi döktüm. Ve içimdeki o rahatlıkla, o boşlukla, o huzurla derin bir uykuya daldım. Bir daha uyanamayacağım o ebedi uykuya...

4 yorum:

  1. Bunlar yaşanmış mı yoksa kurgumu sorumu mazur görün çok hoşuma gitti okurken çok hüzünlendim ağladım ama bilmek istedim kim yaşamış diye.?

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için, fakat bu tamamen benim kurgum yaşanmış bir şey değil yani:)

    YanıtlaSil
  3. tıpkı yaşanmış gibi buda kurgunuzun ne kadar iyi olduğunu gösterir.Tebrik ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim, çok sevindim böyle düşünmenize :)

      Sil